İslami İçerik

 

CEHENNEM 




CENNET






































 
Hadis-i Şerif, Dua & Esmanül Hüsna
 

Sitemizdeki Yenilik & Promosyon Haberlerini Almak İstiyorsanız Kaydolun
 
EkleÇıkar


Dua saati

Yâ Rabbi! Dile getirdiğimiz her türlü eşsiz hamd ve sena ancak Sana mahsusdur. Bütün salat ü selamlar; rahmet ve selametlikler, iki cihan güneşi, baslarımızın tacı Rahmeten lil'âlemin, ResûI-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem Seyyidina-Ebe'l-Kaasım Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz ve O'nun bütün âl ve ashabına olsun.

"0l! emriyle; bilinen ve bilinmeyen, görünen ve görünmeyen sayısız alemleri yaratan; "Yok 0l!" emriyle de, her şeyi bir anda yok etme gücüne sahib olan, alemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Yüce Allah’ım! "Bana dua edin, duanızı kabul edeyim" buyurdun. Biz de; huzuruna geldik, boynumuzu büktük, ellerimizi Sana açtık. Seni Rahim, Gafur biliyoruz. Rahmet ve Gufran ism-i şerifinle tecelli eyle, ellerimizi boş döndürme Yâ Rabbi! Kur'an-ı Kerim'in bereketi ile ve alemlere rahmet olarak gönderdiğin sevgili Peygamberimizin hürmeti ile bizleri af eyle, ey Kerim; bizleri affet yâ Rahim. Allah’ım! Bizleri Kur’an-ı Kerim'in zineti ile süsle. O'nun kerameti ile mükerrem eyle ve şerefiyle şereflendir.

Yâ Rabbi! Biz, ancak Sana ibadet ve yalnız Sana kulluk ederiz. Ancak, Senin için namaz kılar ve yalnız Sana secde ederiz. Yalnız sana yalvarır, ancak Sana koşar ve Sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. ibadetlerimizi sevinçle ve arzu ile yaparız. Yasak ettiklerini yapmaz ve azabından korkarız. Sen'den, bizlere rahmet ve ihsanının bol olmasını dileriz yâ Rahim.

Allah’ım! Bizlerden eksiksiz ibadet ve tâat bekliyorsun. Bunlara, ancak Senin sonsuz yardımınla sahip olabiliriz. Öyle ise; bize, Senin hoşnutluğunu kazandıracak, kusursuz ibadet ve tâatde bulunma imkanını bahşeyle!

Allah’ım! Vermiş olduğun nimetlerin elimizden çıkmasından, sağlık ve dirliğimizin bozulmasından, beklenmedik felaketlerden ve gazabının her türlüsünden ancak Sana sığınırız. Biz, aciz kullarının dualarını kabul eyle yâ Rabbi!

Yâ Rabbi! Bizleri, Kur'ân'ın hidayeti ile yola getir. Onun faziletiyle derecelerimizi yükselt. Kur’an-ı Kerim'in tilavetiyle günahlarımızı affet.

Ey bağışlaması ve ihsanı sonsuz olan Allah’ım! Ayıplarımızı ört, kalplerimizi pak eyle; hastalarımıza şifa; dertlilerimize deva, borçlarımızı ödemek imkanı ver. Din ve dünya işlerimizi islah eyle Yâ Rabbi!

Ey yerleri ve gökleri yaratan, gizli ve açık her şeyi hakkıyla bilen ve bütün varlıkların biricik sahibi olan Allah’ım! Gerçek bilir ve bildiririz ki, Sen'den başka Allah yoktur. Bizleri nefsimizin çılgın istek ve arzularından muhafaza eyle. Şeytan’ın bozguncu telkinlerinden Sana sığınırız. Allah’ım! Gönlümüzü, bütün azalarımızı sönmez, sonsuz nurunla aydınlat.

Yâ Rabbi! Bize, küfre açık kapı bırakmayan eksiksiz bir iman nasip eyle. Allah’ım! Bizi, yolunu şaşıran ve saşırıtanlardan değil, hidayete eren ve hidayete eriştiren kullarından eyle.

Yâ Rabbi! Görüşümüz kıt, gücümüz çok az; bu yüzden rahmetine ta'rifsiz derecede muhtacız. Ey her şeye Kadir, gönüllere şifa veren Allah’ım! Sen'den rahmetini dileriz. Duâmızı kabul eyle.

Yâ Rabbi! Maksadımız Sen’sin. Biz her isimizde Seni, her şeyde Seni kasd ederiz. Yalnız Seni isteriz. Bütün isteğimiz de, Senin bizden razı olmandır. Bizi, sevgili kullarından eyle Allah’ım!

Yâ Rabbi! Bizleri, iyilik yaptığında sevinen, kötülük yaptığında hemen pişman olup Sen’den afv dileyen seçkin kullarından eyle. Allah’ım! Bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz bütün günahlarımızı bağışla, çok bol olan rahmetini bizlerden esirgeme.

Yâ Rabbi! Bütün işlerimizin sonunu hayr eyle; dünyada rezil olmaktan, Ahiret’te de azabından muhafaza eyle.

Allah'ım! Bizi dirlik ve doğruluk üzere yaşat, aramızdaki sevgi bağlarını güçlendir, kalblerimizi ayni görüş ve düşünüş halkası içinde birleştir. Dinden, imandan, doğruluktan, Sana ibadet ve taatdan ayırma Yâ Rabbi!

Yâ Rabbi! Bizleri, verdiğin ni'metlere karsi sükür borcunu yerine getiren; nimetlerin karşısında nankörlük değil, bol bol hamd eden kullarından eyle, üzerimizden nimetlerini eksiltme, Allah’ım!

Allah’ım Son nefesde, ölümün aklı baştan gideren acılarından bizi koru. "La ilahe illâllah Muhammedün Resûlüllah" Ve "Eşhedü en la ilahe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh" diyerek, ruhumuzu teslim etmemizi nasib eyle Yâ Rabbi!

Cümlemizin kalbine İslam nurunu, Kur'an hidayetini ver. Cümlemizi Islam’a bağla, bizleri Müslüman olarak yaşat, Müslüman olarak öldür. Bizleri Dünyâ ve Âhiret mutluluğuna erdir. Dünya'da mekansız, Âhiret'de imansız bırakma Yâ Rabbi!

Yâ Rabbi! Habib'in Muhammed Mustafa, Kitab’ların, bütün sevdiklerin yüzü hürmetine, bizleri dergah-i bârigâh-ı ulûhiyyetinden bos çevirme, duâlarımızı kabul eyle, yâ Gafur u yâ Gaffâr.

"Allahım! Senden, katından vereceğin öyle bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidâyet, işlerime nizam, dağınıklığıma tertip, içime kâmil iman, dışıma amel-i sâlih, amellerime temizlik ve ihlâs verir, rızana uygun istikâmeti ilham eder, ülfet edeceğim dostumu lutfeder, beni her çeşit kötülüklerden korursun.

Allahım, bana öyle bir iman, öyle bir yakîn ver ki, artık bir daha küfür (ihtimali) kalmasın. Öyle bir rahmet ver ki, onunla, dünya ve ahirette senin nazarında kıymetli olan bir mertebeye ulaşayım.

Allahım! Hakkımızda vereceğin hükümde lütfunla kurtuluş istiyorum, (kurbuna mazhar olan) şühedâya has makamları niyaz ediyorum, bahtiyar kulların yaşayışını diliyorum, düşmanlara karşı yardım taleb ediyorum!

Allahım! Anlayışım kıt, amelim az da olsa (dünyevî ve uhrevî) ihtiyaçlarımı senin kapına indiriyor (karşılanmasını senden taleb ediyorum). Rahmetine muhtacım, halimi arzediyorum. (İhtiyacım ve fakrım sebebiyledir ki) ey işlere hükmedip yerine getiren, kalplerin ihtiyacını görüp şifâyâb kılan Rabbim! Denizlerin aralarını ayırdığın gibi benimle cehennem azabının arasını da ayırmanı, helâke dâvetten, kabir azabından korumanı diliyorum.

Allahım! Kullarından herhangi birine verdiğin bir hayır veya mahlukatından birine vaadettiğin bir lütuf var da buna idrakim yetişmemiş, niyetim ulaşamamış ve bu sebeple de istediklerimin dışında kalmış ise ey âlemlerin Rabbi, onun husûlü için de sana yakarıyor, bana onu da vermeni rahmetin hakkında senden istiyorum.

Ey Allahım! Ey (Kur'ân gibi, din gibi) kuvvetli ipin, (şeriat gibi) doğru yolun sâhibi! Kâfirler için cehennem vaadettiğin kıyamet gününde, senden cehenneme karşı emniyet, arkadan başlayacak ebediyet gününde de huzur-ı kibriyana ulaşmış mukarrebîn meleklerle, (dünyada iken çok) rükû ve secde yapanlar ve ahidlerini îfa edenlerle birlikte cennet istiyorum. Sen sınırsız rahmet sahibisin, sen (seni dost edinenlere) hadsiz sevgi sahibisin, sen dilediğini yaparsın. (Dilek sahipleri ne kadar çok, ne kadar büyük şeyler isteseler hepsini yerine getirirsin.)

Allahım! Bizi, sapıtmayıp, saptırmayan hidâyete ermiş hidâyet rehberleri kıl. Dostlarına sulh (vesilesi), düşmanlarına da düşman kıl. Seni seveni (sana olan) sevgimiz sebebiyle seviyoruz. Sana muhâlefet edene, senin ona olan adâvetin sebebiyle adâvet (düşmanlık) ediyoruz.

Allahım! Bu bizim duamızdır. Bunu fazlınla kabul etmek sana kalmıştır. Bu, bizim gayretimizdir, dayanağımız sensin.

Allahım! Kalbime bir nur, kabrime bir nur ver; önüme bir nur, arkama bir nur ver; sağıma bir nur, soluma bir nur ver; üstüme bir nur, altıma bir nur ver; kulağıma bir nur, gözüme bir nur ver; saçıma bir nur, derime bir nur ver; etime bir nur, kanıma bir nur ver; kemiklerime bir nur koy!

Allahım nurumu büyüt, (söylediklerimin hepsine bedel olacak) bir nur ver, (söylenmiyenleri de kuşatacak) bir nur daha ver!

İzzeti bürünmüş, onu kendine alem yapmış olan Zât münezzehtir. Büyüklüğü bürünmüş ve bu sebeple kullarına ikramı bol yapmış olan Zât münezzehtir. Tesbih ve takdîs sadece kendine layık olan Zât münezzehtir. Fazl ve nimetler sâhibi Zât münezzehtir. Azamet ve kerem sahibi Zât münezzehtir. Celâl ve ikrâm sâhibi Zât münezzehtir."

Ya İlahel-Alemin! Zahir ve batınımızı, içimizi ve dışımızı envar-ı imaniyye ve Kur’aniyye ile münevver eyle! Bizleri iki cihanda aziz eyle! Kur’an-ı Mucizül-Beyan’ın yolunda hizmete daim ve kaim eyle!

Ya İlahe-Alemin! Uzun senelerden beri kalbi hayatımızda açılan yaralarla beraber ruhi hayatımızdaki çöküntülerle Sana karşı nasıl kulluk yapılacağını, Sana nasıl teveccüh edileceğini bilemedik. Bizlerin kalplerini Kendine tevcih eyle!

Ya Rabbi! Affedeceğin gün bizler için en büyük bayram olacaktır. Bizleri affeyle! Nefsin ve şeytanın şerrinden bizleri ma’sum ve mahfuz eyle! Cümlemizi cennet ve Cemalullah ile serfiraz eyle!

Ya İlahel-Alemin ve Ya Ekramel-Ekramin! Habib-i Zişanın (s.a.v.) “Bir insanın elleri Rabb-i Rahimine kalkarsa o eller geri çevrilmez!” diyor. Sen Sultansın. Ya Rabbi, biz Senin kapında bir geda, bir dilenciyiz. Sultana sultanlık, gedaya gedalık yaraşır; bizleri affeyle Ya Rabbi!

Ya Rabbi, Sana nasıl dua edilecek, Sana nasıl yalvarılacak bilemiyoruz. Ya Rabbi, Sen halimize bak, şu gönlü yıkık, kalbi buruk insanlar muhtaç ise onlara lutfet Ya Rabbi! Hal, dilden daha güzel anlatır. Perişan vaziyetimiz neye muhtaç olduğumuzu daha güzel anlatır.

Ya Rabbi! Senden dünyada da ahirette de af ve afiyet istiyoruz, Sen ihsan eyle! Ya Rabbi Malikül-mülk Sensin. İstediğini aziz, istediğini zelil kılarsın. Bizleri aziz eyle! İman ve Kuran düşmanlarını zelil eyle Ya Rabbi!

Ya İlahel-Alemin ve Ya Ekramel-Ekramin! Hz. Muhammed Aleyhissalatü Vesselam bizim peygamberimizdir. Sen bizleri Ona layık ümmet eyle! Ya Rabbi, Onun şefaatine bizleri mazhar eyle!

Bizlere samimiyet ihsan eyle Ya Rabbi! Samimiyetle Sana dua etmeye bizleri muvaffak eyle Ya Rabbi! Ve bizleri buradan boş çıkarma Ya Rabbi!

Ya İlahel-Alemin! Bizim cürmümüz ve küçüklüğümüze göre değil, Senin lütfun ve büyüklüğüne göre bizlere muamele eyle!

Sen Kerimsin Ya Ya Rabbi! Sen Rahimsin Ya Rabbi! Sen Ğafursun Ya Rabbi!

Bizi cehenneme dahi koysan yine de orada Rahman ve Rahim olduğunu haykıracağız. Yine Sana ellerimizi kaldıracağız. Yine Sana yalvaracak, yine Sana Rab diyeceğiz. Ya Rabbi, başka bir şey dedirttirme Ya Rabbi!

Çok kusurlarımız olsa da Sen kalbimize nigehbansın, biliyorsun Ya Rabbi! Senden başkasına biz “Allahım!” demedik. Senden başkasına “Rabbim!” demedik. Senden başkasına “Rahmanım, Rahimim!” demedik. Çok fazla hata işledik ama sadece Seni Rab olarak tanıdık, sadece Sana “Allahım!” dedik; bizleri ebediyen bu düşüncede yaşamaya muvaffak eyle Ya Rabbi!

Ya Rabbi, neslimizi katlettiler, neslimizi Kuran’dan uzaklaştırdılar. Kalplerini Senin ve Habib-i Edibinin (s.a.v.) sevgisinden mahrum ettiler. Neslimiz her devirden ziyade bu devirde Sana muhtaçtır. Neslimize lutfet Ya Rabbi, sokaktakine lutfet Ya Rabbi, mekteptekine lutfet Ya Rabbi! Habib-i Edibini unutmuşlara, Kur’an-ı Mucizül-Beyan’ı unutmuşlara merhamet eyle Ya Rabbi!

Gecemizi gündüz eyle Ya Rabbi! Bizim hatalarımızla, kusurlarımızla şühedayı mahzun etme Ya Rabbi! Efendimiz’i (a.s.) mahzun etme Ya Rabbi! Zaten mahzun peygamber bu dünyada hep mahzun yaşadı, kederli olarak yaşadı; hiç gülmedi, hep ağladı. Orada da ağlatma Ya Rabbi! Bizi ağlatmak suretiyle Onu orada ağlatma Ya Rabbi! Bizi perişan etmek suretiyle orada Onu perişan etme Ya Rabbi! O “Ümmeti, ümmeti!” diyecek, bize de “Nebiyyi, nebiyyi!” demeyi demeyi lutfeyle Ya Rabbi!

Ya Rabbi! Liyakatsizliğimizi bilirsin, fakat Senden başkasına “Rabbim!” demedim. Habibinden başkasına “Resulüm!” demedim. Vallahi Kuran’ı inkar vaziyetine girmedik. Senin kapından başka kapıya gitmedik; nasıl gidelim ki Senin kapından başka kapı yok. Senden başka duaları kabul edecek yok.

Bizlere şefaat elini uzat Ya Resulallah! Yaralı, kirli yüzümüzle sana gelmeye utandık. Bükük belimizi doğrult Ya Rabbi!

Önümüzdeki Kadir Gecesi, kadir bilenlerin gecesi… “Ya Rabbi!” dendiği zaman “Lebbeyk, kulum, söyle, iste!” dediğin gece… Onu hakkıyla ihya etmeyi bizlere nasip eyle! İmdadımıza yetiş Ya Rabbi! Zelil halde bizleri yerde sürünmeden halas eyle!

Sen düşman gönüllere muhabbeti ihsan eyle Ya Rabbi! Ya Rabbi, bütün dualarımızı Dergah-ı İlahide kabul eyle! Efendimizin (a.s.) muhabbetini kalplerimize doyur Ya Rabbi, duyur Ya Rabbi!

Ya Rabbi! Sen diyorsun ki “İki korkuyu birden vermem; iki emniyeti de birden vermem.” Bu rada korkanları orada korkutma Ya Rabbi!

Allahım! Bizi dini ve dünyevi fitnelerden, ahirzaman fitnesinden, sapıklıklardan, bidatlardan, belalardan, kötülüğe sevk eden nefsimizin şerrinden, kötü kadınların şerrinden, belasından, fitnesinden, kabir azabından, kıyamet gününün azabından, cehennem azabından muhafaza eyle Ya Rabbi!

Allahım, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, kabir azabınsan Sana sığınıyoruz. Faydasız ilimden, Senden korkmayan kalpten, doymak bilmeyen nefisten, kabul olmayacak duadan Sana sığınıyoruz. Kinden, hainliklten, ölürken Seni hatırlayamamaktan, Senden yüz çevirmekten Sana sığınıyoruz.

Allahım, Senden, bildiğimiz ve bilmediğimiz, şu anda lutfedilen ve ileride lutfedilecek olan bütün hayırları istiyoruz ve bütün şerlerden Sana sığınıyoruz.

Allahım, bizimle günahların arasını doğu ile batının arasını ayırdığın gibi ayır! Allahım, bizi hatalardan, beyaz elbisenin kirden temizlendiği gibi temizle!

Allahım, Senden, muzır bir şeye veya saptırıcı bir fitneye uğramaksızın kazaya rıza, ölümden sonra rahat bir hayat, cemaline bakma lezzeti ve Sana kavuşma şevki istiyoruz. Ve zulmetmekten ve zulme uğramaktan, düşmanlık beslemekten ve düşmanlığa maruz kalmaktan, hata işlemekten ve bağışlanmayacak bir günaha girmekten Sana sığınırız.

Allahım, Senden işimizde sebat ve doğru yolsa azim istiyoruz. Senden nimetine şükretmeyi ve Sana güzelce ibadet etmeyi istiyoruz. Senden Senin sevgini, Senin sevdiklerinin sevgisini ve Senin sevgine bizi yaklaştıracak amellerin sevgisini diliyoruz.

Ma arafneke hakka ma’rifetike ya Ma’ruf! Ey bütün mahlukat tarafından bilinen Rabbim, Seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıyamadık. Ma abedneke hakka ibadetike ya Ma’bud! Ey yalnızca kendisine ibadet edilen Allahım, Sana hakkıyla kulluk edemedik. Ma şekerneke hakka şükrike ya Meşkur! Ey her dilde meşkur olan Rabbim, Sana gereğince şükredemedik. Ma zekerneke hakka zikrike ya Mezkur! Ey yerde gökte, her yerde adı anılan Allahım, şanına layık zikri yapamadık.

Ya Rabbi, Sana sığınıyor, Senin merhametini diliyoruz. Her halimizi ıslah buyurmanı diliyoruz. Bizi, göz açıp kapayıncaya kadar nefsimizle baş başa bırakma!

Ey bu yerlerin Hakimi, Senin bahtına düştük, Sana dehalet ediyoruz. Sana hizmetkarız. Senin rızanı istiyoruz ve Sana yalvarıyoruz.

Ya Rabbel-Alemin, Kuran hakkı için ve kendisine Kuran indirilen fendimiz Aleyhissalatü Vesselam hakkı için kalplerimizi Kuran nuruyla nurlandır! Kuran’ı bizim için her hastalığa karşı şifa eyle! Hayatımızda ve ölümümüzden sonra bize dost eyle! Onu bize dünyada arkadaş, kıyamette şefaatçi eyle! Sırat köprüsünde nur, cehennem ateşine karşı örtü ve perde eyle! Cennete giderken yoldaş ve bütün hayırlı işlere rehber ve önder eyle!

Allahım, bizlere azami ihlas, azami zühd, azami takva, ibadet muhabbeti, güzel ahlak ihsan eyle!

Ya Rabbel-Alemin, bizlere bu vatanı bırakan ecdadımızın ruhlarını şad eyle! Memleketime hizmetleri geçmiş ve ALLAH için harp etmiş dedelerimize rahmet eyle! Yurdumuzu her çeşit düşmandan muhafaza eyle! Fitne ve fesat çıkarmak isteyenlerin fitnelerini başlarına geçir! Birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlere fırsat verme!

Ya Dêfial-belaya! İdfa’ annel-belaya! Fallahü hayrun hafizan, vehüve erhamürrahimin. İnneke ala külli şey’in kadir.

Ey belaları def eden Allahım, belaları bizden uzaklaştır. Allahım, Sen muhafaza edicilerin en hayırlısısın ve merhamet edenlerin en merhametlisisin. Muhakkak ki Senin kudretin her şeye yeter.

YA RABBİ! Sen affedicisin, affetmeyi seversin, bizleri de affeyle!

Allahım! Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Selem, Onun al ve ashabına, ağaçların yaprakları, denizlerin dalgaları, yağmurların damlaları sayısınca salat, selam eyle ve bereketler ihsan eyle!

YA RABBİ! Her çeşit maddi ve manevi hastalıklarımıza Şafi ism-i şerifinle tecelli eyle! Hastalara şifa, dertlilere deva, borçlulara eda ihsan eyle!

YA RABBİ! Yaptığımız duaları, Kabe-i Muazzama da ve Resulullah’ın (s.a.v.) huzurunda yapılan dualar arasına ilhak eyle!

YA RAB! Kusurumuzu affet, bizi kendine kul kabul et, emanetini kabz etmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl!


HADİS-İ ŞERİF

Amr İbnu Abese es-Sülemi (R.a) anlatıyor: "Resülullah (S.a.v) buyurdular ki: "Sizden kim abdest suyunu hazırlar, mazmaza ve istinşakta bulunur (ağzına ve burnuna su çeker) ve sümkürürse, mutlaka yüzünden, ağzından, burnundan hataları dökülür. Sonra Allah'ın emrettiği şekilde yüzünü yıkarsa, sakalın(ın bittiği mahallin) etrafından su ile birlikte yüzü ile işlediği günahlar dökülür. Sonra dirseklere kadar kollarını yıkayınca, ellerinin günahları su ile birlikte parmak uçlarından dökülür gider. Sonra başını meshedince, başının günahları saçın etrafından su ile birlikte akar gider. Sonra topuklarına kadar ayaklarını yıkayınca, ayaklarının günahları, parmak uçlarından su ile birlikte akar gider. Sonra kalkıp namaz kılar, Allah'a hamd ve senâda bulunur, O'na layık şekilde tazimini gösterir ve kalbinden Allah'tan başkasını(n korku ve muhabbetini) çıkarırsa, annesinden doğduğu gündeki gibi bütün günahlarından arınır."Müslim, Müsâfirin 294, (832).

HADİS-İ ŞERİF

Abdullah es-Sunâbihi (R.a) anlatıyor: "Resülullah (S.a.v) buyurdular ki: "Mü'min kul abdest aldıkça mazmaza yaptı mı (ağzını yıkadı mı) günahlar ağzından çıkar. (Burnunu sümkürdü mü) günahlar burnundan çıkar, yüzünü yıkadı mı günahlar göz kapaklarının altına varıncaya kadar yüzünden çıkar. Ellerini yıkadı mı günahlar tırnak diplerine varıncaya kadar ellerinden çıkar. Başını meshetti mi, günahlar kulaklarına varıncaya kadar başından çıkar. Ayaklarını yıkadı mı, günahlar ayak tırnaklarının altına varıncaya kadar ayaklarından çıkar. Sonra mescide kadar yürümesi ve kılacağı namaz nafile (bir ibâdet) olur.''Muvatta, Tahâret 3 0, (1, 31); Nesâi, Tahâret 3 5, (1, 74); İbnu Mâşe, Tahâret 6, (283).

HADİS-İ ŞERİF

Ebu Ümâme el-Bâhili (R.a) anlatıyor: "Amr İbnu Abese (R.a)'ı dinledim, diyordu ki: "Resülullah (S.a.v)'a: "Abdest nasıl alınır?'' diye sordum. Şöyle açıkladı: "Abdest mi? Abdest alınca şöyle yaparsın: Önce iki avucunu tertemiz yıkarsın. Sonra yüzünü ve dirseklerine kadar ellerini yıkarsın. Başını meshedersin, sonra da topuklarına kadar ayaklarını yıkarsın. (Bunları tamamladın mı) bütün günahlarından arınmış olursun. Bir de yüzünü Aziz ve Celil olan Allah için (secdeye) koyarsan, anandan doğduğun gün gibi, hatalarından çıkmış olursun.'' Ebu Ümâme der ki: "Ey Amr İbnu Abese dedim, ne söylediğine dikkat et! Bu söylediklerinin hepsi bir defasında veriliyor mu? "Vallahi dedi, bilesin ki artık yaşım ilerledi, ecelim yaklaştı, (Allah'tan ölümden çok korkar bir haldeyim), ne ihtiyacım var ki, Allah Resülü hakkında yalan söyleyeyim! Andolsun söylediklerim, Resülullah (S.a.v)'dan kulaklarımın işitip, hafızamın da zabtettiklerinden başkası değildir."Müslim, Müsâfırin 294, (832); Nesâi, Tahâret 108, (1, 91, 92).

HADİS-İ ŞERİF

Müslim'de Ebu Hüreyre'nin bir rivayeti şöyledir: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Nefsim kudret elinde olan Zât'a yemin ederim ki, eğer siz hiç günah işlemeseniz, Allah sizi toptan helak eder; günah işleyen, arkadan da istiğfar eden bir kavim yaratır ve onları mağfiret ederdi."Müslim, Tevbe 9, (2748).

HADİS-İ ŞERİF

Rezin şu ziyadede bulundu: "Resûlullah (S.a.v) buyurdu ki: "Nefsim elinde bulunan Zat-ı Zülcelâl'e yemin olsun ki, günah işlemediğiniz takdirde ondan daha büyük olan ucb'e düşeceğinizden korkarım."Bu rivayet, Münziri'nin et-Terğib ve't-Terhib'inde kaydedilmiştir (4, 20).

HADİS-İ ŞERİF

Hz. Enes (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Allah Teâla Hazretleri diyor ki: "Ey Ademoğlu! Sen bana dua edip, (affımı) ümid ettikçe ben senden her ne sâdır olsa, aldırmam, ben seni affederim. Ey Ademoğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam, seni affederim. Ey ademoğlu! Bana arz dolusu hata ile gelsen, sonunda hiç bir şirk koşmaksızın bana kavuşursan, seni arz dolusu mağfiretimle karşılarım."Tirmizi, Da'avat 106, (3534).

HADİS-İ ŞERİF

Cündeb (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Bir adam: "Vallahi Allah falancayı mağfiret etmiyecek!" diye kesip attı. Allah Teâla Hazretleri de: "Falancaya mağfiret etmiyeceğim hususunda yemin eden de kim? Ben ona mağfiret ettim, senin amelini de iptal ettim!" buyurdu."Müslim, Birr 137, (2621).

HADİS-İ ŞERİF

Ümmü'd-Derdâ (R.a) anlatıyor: "Ebu'd-derda radıyallahu anh'ı işittim. Demişti ki: "Resûlullah (S.a.v)'ı işittim, şöyle buyurdu: "Müşrik olarak ölenle, bir müslümanı haksız yere öldüren hariç, Allah bütün günahları affedebilir."Ebu Davud, Fiten 6, (4270).

HADİS-İ ŞERİF

İbnu Abbâs (R.a) anlatıyor: "Resülullah (S.a.v) buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri buyurdular ki: "Büyüklük benim ridamdır, azamet de benim izarımdır. Kim, bunlardan birinde benimle iddialaşmaya kalkarsa, onu cehenıneme atarım."

HADİS-İ ŞERİF

Ebu Sa'îdi'l-Hudri (R.a) anlatıyor: "Resülullah (S.a.v) buyurdular ki: "Kim Allah Teâla hazretlerinin rızası için bir derece tevazu izhar eder (alçak gönüllü) olursa, Allah, onu bu sebeple, bir derece yükseltir. Kim de Allah'a bir derece kibirde bulunursa, Allah da onu bu sebeple bir derece alçaltır, böylece onu esfel-i safilîne (aşağıların aşağısına) atar."

HADİS-İ ŞERİF

Hz. Enes (R.a) anlatıyor: "Medine ehlinden bir cariye bile Resülullah (S.a.v)'ın elinden tutardı ve Aleyhissalatu vesselâm elini onun elinden çekmezdi de, cariye ihtiyacı için, O'nu Medine'nin istediği semtine çeker götürürdü. (Resülullah tevazu gösterir, itiraz etmezdi)."

HADİS-İ ŞERİF

Ebu Rezîn el-Ukeylî (R.a) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, dedim, mahlukatını yaratmazdan önce Rabbimiz nerede idi?" Bana şu cevabı verdi: "el-Amâ'da idi. Ne altında hava, ne de üstünde hava vardı. Arşını su üzerinde yarattı." Ahmed İbnu Hanbel dedi ki: "Yezid şunu söyledi: el-Amâ, yani "Allah'la birlikte başka bir şey yoktu" demektir."irmizî, Tefsir, Hud (3108).

HADİS-İ ŞERİF

Târık İbnu Şihâb (R.a) anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattâb dedi ki: "(Birgün) Resûlullah (S.a.v) aramızdan doğrularak mahlükatın ilk yaratılışından başlayarak (geçmiş olan gelecek olan bütün safaları) cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin cehenneme girmesine kadar anlattı. Bunu bir kısmı öğrendi, bir kısmı unuttu."Buharî, Bed'ul-Halk 1.

HADİS-İ ŞERİF

Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) bir gün elimden tuttu ve şu açıklamayı yaptı: "Allah toprağı cumartesi günü yarattı. Ondaki dağları pazar günü yarattı; ağaçları pazartesi günü yarattı. Mekruhları salı günü yarattı. Nuru çarşamba günü yarattı ve onda hayvanları perşembe günü yaydı. Hz.Adem (aleyhisselam)'i cuma günü ikindi vaktinden sonra, ikindi ile gece arasındaki gündüz vaktinin en son saatinde en son mahluk olarak yarattı."Müslim, Sıfatu'1-Kıyâme 27, (2789).

HADİS-İ ŞERİF

İbnu Abbâs (R.a) anlatıyor: "Yahudiler, gök gürültüsünün ne olduğunu Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den sordular: "Bulutlara müvekkel olan melektir. Berâberinde ateşten kamçılar var. Bununla bulutları Allah'ın dilediği yere sevkeder"diye cevap verdi. Onlar tekrar sordular: "Ya şu işitilen ses, o nedir?" "Bu, bulutların istenen yere gitmeleri için onlara yapılan bir sevkdir" dedi. Yahudiler: "Doğru söyledin. Şimdi de İsrail'in Yakub (A.s)kendisine haram kıldığı şey nedir onu söyle?" dediler. Resûlullah (S.a.v): "Hz. Yakub (ırku'n-nesâ denen) uyluk mafsalından başlayıp dize, topuğa kadar inen. bir ağrıdan muzdarib idi. Deve eti ve sütü dışında kendine uygun gelen (ne yiyecek, ne içecek) münâsip bir şey yoktu. Bu sebeple o da bunları haram etti" dedi. Yahudiler: "Doğru söyledin" dediler."Tirmizî, Tefsir Ra,d, (3116).

HADİS-İ ŞERİF

Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine şikâyet ederek dedi ki: "Ey Rabbim, bir kısmım diğer kısmımı yiyor. " Bunun üzerine ona iki nefes, izin verdi: Bir nefes, kışta, bir nefes de yazda. İşte bu (yaz nefesi), en şiddetli şekilde hissettiğiniz hararettir. Öbürü de (kışta) en şiddetli bulduğunuz soğuktur."Buhârî, Bed'ül-Halk 10; Müslim, Mesâcid 185, (617); Tirmizî, Sıfatu Cehennem 9, (2595); İbnu Mâce, Zühd 38, (4319); Muvatta, Yükûtu's-Salât 27, (1,15).

HADİS-İ ŞERİF

Katâde (rahimehullah) anlatıyor: "Bu yıldızlar üç maksatla yaratıldı: 1- Allah onları semaya zinet (ve süs) kıldı. 2- Şeytanlara atılacak taş kıldı. 3- Geceleri istikamet tayin etmede işaretler kıldı. Kim yıldızlar hakkında bunlar dışında bir te'vil ileri sürerse (kendi ilâve ettiği) hissesinde hataya düşer, nasibini kaybeder, mânasız bir yükün altına girer ve hakkında bilgisi olmayan, peygamberler ve meleklerin bile bilmekte âciz kaldıkları bir şeye burnunu sokmuş olur. Allah'a yeminle söylüyorum: Allah hiç kimsenin ne hayatını, ne rızkını, ne de ölümünü herhangi bir yıldızla irtibatlı kılmamıştır. (Aksini iddia edenler) Allah hakkında yalan söyleyerek iftira ediyorlar..."Rezîn ilavesidir. Ancak, (hakkında bilgisi olmayan) ibâresine kadar olan kısmı, Buhârî, Bed'ül-Halk'da (3. bab) senetsiz olarak kaydetmiştir.

HADİS-İ ŞERİF

Hz. Aişe (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Melekler nurdan yaratıldılar, cinler dumanlı bir alevden yaratıldılar. Âdem de size vasfı yapılandan yaratıldı. "Müslim, Zühd 60, (2996).

HADİS-İ ŞERİF

İbnu Ömer (R.a) anlatıyor: "Hayır, Allah'a kasem olsun Resûlullah (S.a.v), Hz. İsa'nın kızıl çehreli olduğunu söylemedi. Ancak şunu söyledi: "Ben bir keresinde uyumuştum. Rüyamda Beytullah'ı tavafediyordum. O sırada düz saçlı, kumral benizli, başından su akar vaziyette iki kişiye dayanıp ortalarında gitmekte olan birisini gördüm. "Bu kim?" dedim. "Meryem'in oğlu!" dediler. Bunun üzerine daha yakından görmek için ilerledim. Kızıl, iri, kıvırcık saçlı, sağ gözü kör, gözü üzüm gibi pertlek bir adam daha vardı. "Bu kim?" dedim. "Bu, Deccâl !" dediler. İnsanlardan en çok ona benzeyeni İbnu Katan'dı." Zührî der ki: "İbnu Katan, câhiliye devrinde vefat eden Huzâalı bir kimseydi."Buhârî, Tabi 33, 11, Enbiya, 42, Libâs 68, Fiten 26, Müslim, İmam 275,(169); Muvatta, Sıfatu'n-Nebi 2, (2, 920).

HADİS-İ ŞERİF

Hz. Câbir (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Bana geçmiş peygamberler (aleyhimusselam) arzedildiler. Hz. Musa zayıfca bir erkekti. Sanki Şenûe kabilesinden (uzun boylu) birine benziyordu. Hz. İsa (A.s)'yı da gördüm, gördüklerim içinde ona en çok benzeyen Ürve İbnu Mes'üd idi. Hz. İbrahim (A.s)'i de gördüm, gördüklerim arasında ona en çok benzeyen, arkadaşınızdı -yani kendisini kastediyor- Hz. Cebrail (A.s)'i de gördüm. Gördüklerimden ona en ziyâde benzeyen Dıhye İbnu Halîfe idi."Müslim, İmam 271, (167); Menâkıb 27, (3651).

HADİS-İ ŞERİF

Semure İbnu Cündüb (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdu ki: "Sâm, Arapların babasıdır.Yâfes, Rumların babasıdır. Hâm Habeşîlerin babasıdır."Tirmizî, Tefsîr, Sâffât, (3229), Menâkıb, (3927).

HADİS-İ ŞERİF

Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "Zekeriyya (As) marangoz idi."Müslim, Fedâil 169, (2379).

HADİS-İ ŞERİF

Mikdam İbnu Ma'dikerb ez-Zübeydi (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "Kişi elinin emeğiyle kazandığından daha temiz bir kazanç elde etmemiştir. Kişinin nefsine, ailesine, çocuğuna ve hizmetçisine harcadığı sadakadır."

HADİS-İ ŞERİF

İbnu Ömer (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "Emin, dürüst, müslüman tacir, Kıyamet günü şehidlerle beraberdir."

HADİS-İ ŞERİF

Muaz İbnu Abdillah İbni Hudeyb'in amcası (R.a) anlatıyor: "Biz bir cemaatte idik. Başında ıslaklık olduğu halde Resulullah aleyhissalatu vesselam çıkageldi. Birimiz ona: "Bugün sizi iyi ve ferah görüyoruz" dedi. "Evet! Elhamdulillah öyledir!" buyurdular. Sonra halk zenginlik hususunda sohbete daldılar. Aleyhissalatu vesselam: "Muttaki için zenginliğin bir zararı yok!" buyurdular. Devamla: "Ancak dediler, sıhhat, muttaki için zenginlikten daha hayırlıdır. Gönül hoşluğu da bir nimettir."

HADİS-İ ŞERİF

Ebu Humeyd es-Saidi (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "Dünya talebinde mutedil olun. Çünkü herkes, kendisi için yaratılmış olana müyesserdir (kazanmaya hazırlanmıştır)."

HADİS-İ ŞERİF

Enes İbnu Malik (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "Himmet yönüyle insanların en yücesi hem dünya hem de ahiret işine himmet gösteren mü'mindir."

HADİS-İ ŞERİF

Hz. Cabir (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "Ey insanlar Allah'a karşı muttaki olun ve (dünyevi) talepte mutedil olun. Zira, hiçbir kimse yoktur ki, (Allah'ın kendisine taktir ettiği) rızkını eksiksiz elde etmeden ölmüş olsun. Rızkı gecikse bile ona mutlaka kavuşacaktır. Öyleyse Allah'tan korkun ve talepte mutedil olun, (gayr-ı meşru yollara sapmayın), helal olanı alın, haram olanı terkedin."

HADİS-İ ŞERİF

Enes İbnu Malik (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "(Meşru) bir işten (helal rızık) kazanan kimse o işe devam etsin

HADİS-İ ŞERİF

Nafi anlatıyor: "Ben Şam ve Mısır'a ticaret malı gönderiyordum. Irak'a da gönderdim ve mü'minlerin annesi Hz. Aişe'nin yanına varıp kendisine: "Ey mü'minlerin annesi! Ben Şam'a ticarete gidiyordum, şimdi Irak'a gidiyorum" dedim. Bunun üzerine: "Böyle yapma! Sana ve eski ticaret yerine ne oldu? Zira ben, Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Allah Teala hazretleri, sizden birine bir ciheti rızkına sebep kılarsa, bu değişinceye veya güçleşinceye kadar onu terketmesin" buyurduğunu işittim" dedi."

HADİS-İ ŞERİF

Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "İnsanların en çok yalan söyleyenleri boyacılar ve kuyumculardır."

HADİS-İ ŞERİF

Hz. Ömer (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "Malını satışa arzeden rızka erer, muhtekir (pahalanması için satmayıp bekleten)de lanete uğrar."

HADİS-İ ŞERİF

Hz. Ömer (R.a) anlatıyor: "Resullullah (S.a.v)'ı işittim, buyurdular ki: "Müslümanlara bir gıda maddesinde ihtikarda bulunanı Allah Teala hazretleri cüzzam ve iflasa mahkum eder."

HADİS-İ ŞERİF

Ubey İbnu Ka'b (R.a) anlatıyor: "Bir adama Kur'an öğretmiştim. Bana bir yay hediye etti. Bunu Resulullah aleyhissalatu vesselam'a haber verdim: "Eğer onu alırsan, ateşten bir yay almış olursun" buyurdular. Ben de geri iade ettim."

HADİS-İ ŞERİF

Hz. Ali (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) hacamat oldu ve bana emretti, ben de hacamat yapan zatın ücretini ödedim."

HADİS-İ ŞERİF

Attab İbnu Esad (R.a)'ın anlattığına göre: "Resulullah (S.a.v) onu Mekke'ye gönderdiği zaman kendisini, satın alıp da henüz teslim alınmamış bir malın karından men etmiştir."

HADİS-İ ŞERİF

İbnu Abbas (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) Bey'-i garar'dan (yani tahakkuk edip etmeyeceği bilinmeyen akibeti meçhul satıştan) men etti."

HADİS-İ ŞERİF

Ebu Said (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) zamanında fiyatlar artmıştı. Halk müracaat ederek: "Ey Allah'ın Resulü fiyatları siz düzenleseniz!" dedi. Aleyhissalatu vesselam şu cevabı verdi: "Ben, sizden kimsenin kendisine yaptığım bir zulmü talep etmez olduğu halde aranızdan ayrılmayı diliyorum "

HADİS-İ ŞERİF

Osman İbnu Affan (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "Gerek satıcı ve gerekse alıcı iken kolaylık gösteren kimseyi Allah cennete koydu."

HADİS-İ ŞERİF

Kayle Ümmü Beni Emmar (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v)'ın yaptığı umrelerden birinde kendisine Merve'de yaklaştım ve: "Ey Allah'ın Resulü! Ben alıp satan bir kadınım. Bir şeyi satın almak istediğim zaman arzuladığımdan daha düşük bir fiyat teklif ediyorum. Sonra yavaş yavaş artırarak arzuladığım fiyata geliyorum. Bir şeyi satacağım zaman da, önce, almayı arzuladığım fiyattan daha yüksek bir fiyat teklif ediyor, sonra yavaş yavaş inerek arzuladığım fiyata geliyorum, (böyle yapmama ne dersin?)" dedim. Şu cevabı verdi: "Ey Kayle, böyle yapma. Bir şey satın almak istedin mi, düşündüğün fiyatı söyle, sana verilsin veya verilmesin." Aleyhissaltu vesselam sonra şunu söylediler: "Bir malı satmak istediğin zaman da versen de vermesen de (yüksek fiyat değil) satmak istediğin fiyatı söyle."

HADİS-İ ŞERİF

Hz. Ali (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) güneş doğmazdan önce alış-veriş pazarlığı yapmaktan ve süt vermekte olan hayvanları kesmekten men etti."

HADİS-İ ŞERİF

Ubade İbnu's-Samit (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v), müşteri (kendisine ait olmasını) şart koşmamış ise, (satılan) hurma ağaçlarının (başında bulunan) meyvesinin, ağaçları aşılayanın hakkı olduğuna ve keza, müşteri, (kölenin malının kendisine ait olmasını) şart kılmadığı takti


Ezan
 

 
Bugün 29462 ziyaretçikişi burdaydı!
burası türkiye ölümünüz burada olsun pkk
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol